Muhammed‘i (s.a.v.) peygamberliği sırasında görmüş olan, O’nunla konuşup görüşen, O’na iman edip müslüman olan ve yine müslüman olarak ölen kişiye sahabi denir. Sahabe, sahabi kelimesinin çoğuludur. Yani Peygamberimiz’e (s.a.v.) iman edip, O’nunla bir araya gelen ve müslüman olarak ölen kişilerin hepsine sahabe
Hayır, bu durumda o kusursuz yaratıcı kendisiyle çelişmiş olur. Bu durumda iki ihtimal vardır. 1) Kusursuz yaratıcı vardır ve o şu an için sadece tek bir din göndermiştir. 2) Kusursuz yaratıcı diye bir şey yoktur ve dinler insan uydurmasıdır. Yani benim açımdan, matematiksel olarak bile sadece bu 2 ihtimal vardır.
Kendini kandıran insan, başta ölüm olmak üzere tüm gerçeklerden ve sorumluluklardan kaçabileceğini zanneder. Oysa kendini kandırmak insanın kurtuluşu için bir çare değildir; aksine dünyada bulunuşunun gerçek amacını anlamazlıktan gelmek, insanı, sonu cehennemle bitecek çıkmaz bir yola sürükler.
Cevap : İnanmadığı halde inanmış gibi yapan kişilere MÜNAFIK denir. Münafık, kaybolmak, eksilmek, geçmek ve tükenmek anlamına gelmektedir. Dinde ise münafık; kalbi ile inanmadığı halde inkarını saklayıp, dili ile inandığını söyleyerek mümin görünen kimseye denir. Yapmış olduğu bu davranış şekline ise nifak denir.
Bizler ümmet olarak beşer olmaları cihetinden İmamı Azam’ın İmamı Şafii’nin ve benzer büyük müctehidlerin (rahimehullah) içtihadı hatalarını kabul ettiğimiz halde, onlar cahil ibni Abdulvehhab’ın hatasını kabule kesinlikle yanaşmazlar. Hatta rahatlıkla Hz. Ömer, Hz.
Münafık Kime Denir? Münafık dini bir terim olmakla beraber, dini kuralları kabul etmiş gibi görünüp bunlara uymayan ve reddeden kişiler için kullanılır. İnsan ilişkilerinde iki kişinin arasını kasıtlı şekilde bozmaya çalışan ve kavgaya sebebiyet veren kişilere de sözlükte yer bulmuş yaygın bir tabir olarak münafık
7MicR. 2028 Son Güncelleme 1001 Haber Kaynağı İyilik Sağlık / Genel inanış duygusal açıdan güçlü insanların şikayet etmeyen, bir kriz durumunda sakin kalabilen, asla duygularını belli etmeyen, asla ağlamayan kişiler olduğudur. Duyguları belli etmek zayıflık olarak görülür. Bu algı çok hatalıdır. Duygusal güç, ne o an verilen tepki, ne de durgunlukla alakalıdır. Tamamen kişinin sıkıntılarla zaman içinde nasıl başa çıktığı ve ne kadar hızlı bir şekilde toparladığıyla ilgilidir. Örneğin, iki girişimcinin 5 yıl uğraştıkları bir iş başarısız oldu diyelim. Girişimcilerden biri çok mutsuz ve ağlamaya başlıyor, diğeriyse duygularını içinde tutuyor. Hangisi duygusal açıdan daha güçlü? Bu soruyu o anda cevaplamak imkansız. Kişinin olay anındaki reaksiyonu, sonrasında ne yaptıklarına kıyasla çok daha az önemlidir. Olay olduğu an ağlayıp bütün hafta kendini berbat hisseden biri, hafta sonunda yeni bir fikirle işe dönebilir. Olay sırasında sakin kalan biri, yenilgi hissiyle girişimciliği tamamıyla bırakabilir. Böyle bir karşılaştırmada, ağlayan kişi çenesini sıkıp içine atan kişiye kıyasla duygusal açıdan çok daha güçlüdür. Çoğumuz böyle durumlarda kendimizi yanlış yargılarız. Zor durumlarda korktuğumuz veya duygusal davrandığımız için “zayıf” olduğumuzu düşünürüz. Ağrılarınızın sebebi bu olabilir! Gözyaşları hayal kırıklığının işaretidir, kaybetmiş olmanın değil. Asıl önemli olan geleceğe olan umudunuzu kaybetmemek, devam edebilmek ve o an olmasa da sonuç olarak kötü durumları aşabilmektir. Duygusal açıdan güçlü olup olmadığınızı merak ediyorsanız, bu 7 özelliğe sahip olup olmadığınızı düşünerek kararı kendiniz verebilirsiniz. Duygusal açıdan güçlü insanlar… Kötü durumların cesaretlerini kırmasına izin vermezler. Değişime daha hızlı ayak uydururlar. İhtiyaçlarını fark eder ve başkalarıyla paylaşırlar. Bir sorun çıktığında, sorunu takıntı etmek yerine nasıl çözebileceklerini düşünürler. Hatalarından ders çıkarırlar ve eleştiriye açıklardır. Zorlu bir duruma daha geniş bir perspektiften bakabilirler. Başarısızlık ve reddedilme gibi olaylardan sonra daha çabuk düzelirler. Eğer bu listeye bakıp duygusal olarak güçlü değil miyim diye soruyorsanız, olaylara bakış açınız üzerine çalışıp zamanla duygusal gücünüzü arttırabilirsiniz.
Inkar eden kabul etmeyen bulmaca sitemizde tüm resimli çengel bulmaca, kare bulmaca ve diğer bulmaca sorularını bulabilir ve arama bölümünden bulmaca cevapları ulaşabilirsiniz bulmaca çözerken bilmediğiniz cevaplara ulaşarak bunları öğrenebilir ve kendinizi geliştirebilirsiniz ayrıca bulmaca çözmek Alzheimer riskinizi azaltır, Stresi azaltır, Sözlü becerileri geliştirir, Sosyalleşmenizi sağlar. bulmaca cevapları, kelime bulmaca, çengel bulmaca, kare bulmaca, halka bulmaca, bulmaca oyunları, cevapları, cevabı, eş anlamlısı, halk dilinde, halk ağzı, ne denir, parası, para birimi, mecaz, gazetesi, eski dil, eski dilde, bulmaca sözlüğü, mecazen, simgesi, imi, bir tür, tersi, karşıtı, kısa, bir, resimdeki, artist, yazar, oyuncu, sanatçı, mecazi, bulmaca, bulmacada, sözlüğü, anlamı, nedir, 2 3 4 5 6 7 8 9 harfli, ocak, şubat, mart, nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık, kim milyoner olmak ister soruları ve cevapları,
Türkçesi Enise Akgül Hata yaptığımızda, her zaman bunu kabul etmeli miyiz Psikolog Carol Tavris ve Eliot Aronson, Psychologies dergisinde Charlotte Northedge’a hatalarımızı kabul etmenin neden faydalı olduğunu hata yaptığımızda bunu kabul etmekte çok zorlanırızEliot Aronson Beynimiz; zeki olduğumuz, yetkili ve ahlaklı olduğumuza dair temel duygularımızı korumak için fiziksel bağlantılara sahiptir. Bundan dolayı, bu özelliklere sahip olmadığımızı gösteren belirtilere karşı -özellikle de gerçekten önemsediğimiz durumlarla karşılaştığında- içten gelen bir rahatsızlık hissederiz. Buradaki ikilem kişinin zeki, ahlaklı ve yeterliliğini kanıtlaması için; zeki yeterli ve ahlaklı olduğunu hissetmediği şeyleri yapmaktan Tavris Sadece davranışlarımızda değil, bizim için önemli olan inançlarımızda da kendimizi mazur göstermekten vazgeçebiliriz. Bundan dolayı, birisine “Harry, senin çocuk yetiştirme felsefenin yanlış olduğuna dair çok güçlü kanıtlarım var, sence de ilginç değil mi” dediğinizde size teşekkür etmeyeceklerdir. Size, o saçma kanıtları nereden bulduğunuzu sorarlar. Böylece söylediğiniz şeye önem vermekten kurtularak sadece kendi fikirlerini değiştirmiş inançlarımızı ve davranışlarımızı mazur gösterdiğimizin farkında mıyızCT Bilinçsiz olarak, haklı olduğumuzu hissederiz. Çünkü beynimizin, tutarlı bir inanç sistemini muhafaza etmek ve kendimizle ilgili düşüncelerimizi korumak için buna ihtiyacı Uyumsuzluk teorisi bunu şöyle açıklar. Sayısız deneyimler, insanların inançlarının yanlış olabileceğini öğrendiklerinde rahatsızlık duyduklarını, önemli bir karar verirken kendilerini aptalca hissedecekleri şeyleri yapmaktan korumaya çalıştıklarını göstermektedir. Mesela, diyelim ki, “Ben iyi bir insanım” düşüncesi “Yaşlı anne-babamın bakımı için kardeşlerim kadar çaba harcamıyorum” düşüncesi ile çatıştığında uyumsuzluk oluşur. Kişi bu uyumsuzluğu bertaraf etmek için cömert olduğunu düşünmeye çalışır. “Ben onlardan daha meşgulüm. Hem onlar her zaman erkek kardeşime parasal anlamda yardım ettiler. Nick dışarıda cebi dolu gezerken ben parasızdım”.Bu çeşit bir kendini haklı çıkarma davranışı yıkıcı olabilir miCT Bizler kişinin kendini haklı çıkarmasının saldırganlığa neden olabileceğini biliyoruz. “Nick her zaman benim sahip olduklarımdan fazlasına sahipti” gibi. Daha da ilginci saldırganlık da kendimizi daha fazla haklı çıkarmamıza sebep olacaktır. Cimri, kıskanç ya da kalpsiz olamayacağımıza göre bunu diğer kişinin hak etmesi gerekir. “Nick iyi para kazandıran bir işe sahip olamazdı çünkü çok tembeldi”. Hareketlerimizi haklı çıkartarak o duygularla yolumuza devam edebilmeyi haklı çıkarışlar ilişkilerimizi nasıl etkilerEA Eşler arasındaki çoğu kavga “ben haklıyım sen haksızsın” merkezlidir. Fakat her iki taraf da elinden geldiğince kendi yaptıkları şeyleri savunmayı bırakırsa daha az savunmacı ve karşı tarafın bakış açısını duymaya daha hazır hale gelirler ve böylece belki de kendilerine ait bazı hataları değiştirme fırsatı Eşinizin olaya bakış açısını kabul etmeniz gerektiğini ya da tüm anlaşmazlıklarda özür beyan ederek ona teslim olmanız gerektiğini söylemiyoruz. Tüm çiftler geçmişte olan bazı olayları kimin daha doğru hatırladığı hakkında, çocukların nasıl yetiştirileceği hakkında ya da buna benzer konularda tartışırlar. Fakat çiftler, haklı olduklarını ispat etmek yerine bu sorunu nasıl çözecekleri üzerine yoğunlaşırlarsa çok daha mutlu hatalarımızı kabul etmek konusunda diğer insanlara göre daha mı çok zorlanıyoruzEA Bazı insanların, gerçeklere dayanan, yüksek diyebileceğimiz öz saygıları vardır fakat onların kişisel değerleri, her zaman haklı oldukları üzerinde kurulu değildir. Onlar kendilerine şöyle diyebilirler “Aptalca bir hata yaptım, fakat bu benim aptal bir insan olduğum anlamına gelmez. Yaptığım bu hatadan ne öğrenebilirim” Ve aslında hemen hemen herkes bu şekilde düşünmeyi öğrenebilir. Çünkü öz saygı, köklü bir karakter özelliği değil benliğimizle ilgili kolayca değiştirebileceğimiz bir güzel bir konuya temas etmişsiniz- çoğumuz hatalarımızı kabul ettiğimiz zaman diğer insanların bizi hak ettiğimiz kadar sevmeyeceklerinden korkarız. Bunun sebebi nedirEA Benliğimizle ilgili olarak dürüst olduğumuzda daha insancıl ve daha sevecen oluruz. Bir doktor, lekesiz bir sicilin her şeyden daha önemli olduğunu düşünebilir fakat doktorların normal, insanca hatalarını kabul ettiklerinde, hastalarının daha affedici ve dava etmekten kaçınıcı oldukları görülmektedir. Aynı şekilde, suç işleyen kişi yaptığı kötülüğü kabul ettiğinde de mağdur olan kişi daha içten ve affedici kabul ettiğimizde, saygıdan başka ne kazanırızCT Yaptıklarımızdan hangilerinin hatalı ve iyileştirilebilir olduğunu görmezden geldiğimizde hiçbir ilerleme kaydedemeyiz. Bilim adamları, hâlihazırda inanmakta oldukları şeyleri doğrulayıcı kanıtlarına baktıkları kadar, bunları doğrulamayan kanıtlara da ulaşmak üzere eğitilmişlerdir. Kendimizi de bunu yapmaya zorlarsak ne kadar etkili olabileceğini fark ederiz. Bu yolla, kişisel yargılarımızla lekelenip, buğulanmış gözlüklerimizi çıkartarak dünyayı daha net ve daha gerçek şeyi itiraf ettiğimizde genelde buna özürlerimizi de katarız. Hatalarımızı kabullenme şeklimizle ilgili en iyi yolun ne olacağı hakkında bir öneriniz var mıCT Bu, yaptıklarımızın sorumluluğunu almakla ilgilidir. En azından ilk etapta, hatanın özrü ile hatanın sebebini birbirinden ayrı tutmak gerekir. Mesela, kuzenlerimden biri, çok ağır hasta olarak hastanede yattığı günlerde erkek kardeşinin onu hiç ziyaret etmemiş olmasına çok kırılmıştı ve ona karşı öfkeliydi. Erkek kardeşinin özrü, “ama çok meşguldüm” ve “tüm vaktimde çalışmak zorundaydım” cümleleriyle doluydu, bu kız kardeşi daha da kızdırıyordu. Aslında erkek kardeşin söylemesi gereken; “Çok hatalıydım, ne kadar incindiğini hissedebiliyorum, seni böyle kırdığım için çok üzgünüm” cümlesiydi. Daha sonra neden gelemediğini açıklayabilirdi, açıklamalıydı da… Ama öncelikle hatalı olduğunu kabul etmesi Basitçe “Hata yaptım, affedersin” demek bile karşı tarafın öfkesini zararız hale getirir ve gündemi uzlaşma, problemi çözme safhasına taşır. Bu sadece ilişkilerimiz ya da işimiz için değil yetersiz görünmekten kaçındıkları için, hatalarını kabul etmekten korkan patronlar için de geçerlidir. Hâlbuki özür dilemeden, dürüstçe yapılan hatanın kabul edilmesi, kişiyi daha insani göstermeye ve onun hatalarını bilip onaracak kadar yeterli olduğunu kanıtlamaya yeter.
Şimdi birini düşünün. Sahiden saygı duyduğunuz, her hareketini hayranlık dolu gözlerle izlediğiniz, varlığını hissetmekten hoşnut olduğunuz birini! Ne sahip olduğu para için, ne statüsü için, ne de öyle yapmak zorunda olduğunuz için değil de sadece içinizden geldiği için saygı duyduğunuz birini düşünün. Bu kişi yöneticiniz, anneniz, arkadaşınız, sevgiliniz de olabilir, sizin için akıl hocası niteliğini taşıyan herhangi başka biri de! Evet, düşündünüz mü? Hayatınıza renk katan o kişinin kim olduğuna ya da yaşamınızda böyle biri olup olmadığına karar verdiniz mi? Peki, bu kişinin veya kişilerin özellikleri hakkında ne söyleyebilirsiniz? Hiçbir uğraş vermeden sizin hayranlığınızı kazanan, her hareketinde bir nezaket olan, deyim yerindeyse hani karıncayı bile incitmekten korkarak yaşayan insanları diğerlerinden ayıran en önemli özellikleri acaba nedir? Aslına bakarsanız, nedir değil nelerdir, demeliydim. Zira o insanları diğerlerinden ayıran farkı bir kavramla açıklamanın mümkünatı yok. Düşünceli tavırları, empati yetenekleri, affetme özellikleri ve daha pek çoğuyla dünya üzerinde sayılı sayıda olan bu insanların niteliklerini anlatmak için daha fazlasını kullanmaya ihtiyaç var. Gerçi ne kadar anlatsak da kelimelerin yetersiz kalacağı bazı noktalar olacaktır ama insanlara, hayvanlara, doğaya kısacası hayatın kendisine karşı kibar olan bu kişilerin belli başlı özelliklerini dile getirebiliriz diye düşünüyorum. Zaten bu özellikler her hareketinde nezaket taşıyan kişiler için değil, kibarlıktan yoksun ve düşüncesiz olan kişiler için daha faydalı olacaktır. İşte pek çoğumuzun incelemesi ve o konudaki eksikliklerini gidermesi için öğrenmesi gereken özellikler Takdir Etmekten Çekinmezler! Eğer yukarıda söylediklerimden sonra aklınızda saygı duyduğunuz birinin resmi oluştuysa dediklerimi çok daha kolay anlayabileceğinizi söyleyerek başlayayım. Hem zaten yaşamınızda böyle biri varsa, gerçekten şanslı olduğunuzun da farkına varmalısınız. Zira günümüzde bu niteliklerden yoksun olan o kadar çok kişi var ki! Baksanıza; gün geçtikçe birazcık daha içimize kapanıyoruz. Birazcık daha kabuğumuza çekiliyor, kendi türümüze karşı biraz daha korkuyla yaklaşıyoruz. Sanki her an bir yerlerden zarar görecekmiş gibi tedirginlik içerisinde yaşıyoruz. Ama neyse! Çünkü biraz daha dağıtırsam konuya dönemeyebilirim. Ne diyorduk? Evet evet, etraflarındaki herkes tarafından sevilip sayılan kibar insanların dikkat çekici özelliklerinin başında takdir etme konusundaki cömertlikleri geliyor. Yani ister bir yönetici olsun isterse iyi bir dost onlar karşısındaki kişiyi takdir etmekten çekinmiyorlar. Bir başkasının başarısına kıskançlıkla bakmak yerine onu içtenlikle tebrik edebiliyorlar. Kısacası; onlar övmeyi biliyorlar. Hem bir tek büyük başarıları için de değil insanları gösterdikleri çabalardan ötürü de takdir ediyorlar. İşte bu özellikleriyle de herkesin saygısını kazanıyorlar. Sabır Konusunda Cömerttirler! Hemen her konuda sabırsızlık gösteriyoruz, değil mi? İstediğimiz her şey anında olsun istiyor, bu niteliğimizi de tüketime dayalı yaşantılarımızda ne kadar benimsediğimizi gösteriyoruz. Ne iş hayatında ne de özel hayatımızda sabırlı davranamıyor, aceleci yaklaşımımızla kendimizi hep sıkıntıya sürüklüyoruz. Ne bileyim, istediğimiz terfiyi alamadığımız için performansımızı düşürüyor, azıcık daha sabretsek çok daha iyi yerlere gelebileceğimiz gerçeğini göremiyoruz. Aynı şekilde özel hayatımızda da basit anlaşmazlıklar yüzünden ilişkilerimizden oluyor, sonra da “ne dostluk kaldı ne de ömürlük aşk” diyerek yağ gibi üste çıkmaya çalışıyoruz. Oysaki yaşadığımız pek çok sorunun bu telaşlı tutumumuzdan kaynaklandığını bilmemiz lazım. Sabır konusundaki yoksunluğumuzun bizi hep istemediğimiz durumlar içerisine soktuğunu anlayabilmemiz şart. Çünkü kibar insanların sahip olduğu bu nitelik mutluluğumuz için olmazsa olmaz kurallar arasında! Dinliyormuş Gibi Yapmazlar! Hani karşınıza geçip sizi dinliyormuş gibi yapan insanlar var ya! İşte saygı duyulan ve her hareketinde nezaket taşıyanlar kesinlikle onlardan biri değiller! Çevrelerinden bu kadar saygı görmelerinin nedenlerinden biri de tam anlamıyla iyi bir dinleyici olmaları! Çünkü onlar iyi bir dinleyici olmanın kişiye ne kadar çok şey kazandıracağını biliyorlar. En başta, karşı tarafın saygısını kazanmak için bu faktörün sağlanması gerektiğinin farkındalar. Kaldı ki iyi dinleyici olmak onlar için mecbur hissettikleri için değil aksine isteyerek yaptıkları bir şey! Yani pek çoğumuzun da yapması gereken bir şey! Uzun lafın kısası; kulaklarımızı biraz olsun açmalı, dinleyerek bir şey kaybetmeyeceğimizi anlamalı ve hayatın bize ne anlatmak istediğini duymak için uğraşmalıyız. İnsanları Hatalarıyla Yargılamaz, Onları Görmeleri için Uğraşırlar! Kibarlıklarıyla etraflarında hayranlık uyandıran insanların bir diğer özelliği de insanları hatalarıyla yargılamamaları! Karşılarında olan kişi her ne kadar hatalı olsa da bunu onun yüzüne vurmamaları! Geçmişin geçmişte kaldığının farkında olarak onu suçlamak yerine hatasını anlaması için farklı yollar kullanmaları! Evet, hayatına nezaket katmayı başarmış kişiler dikkat çeken özelliklerinden biri de bu! Yani onlar insanları hatalarıyla yargılamak yerine, hatalarını göstermeyi tercih ediyorlar. Ve bu özellikleri sayesinde de hem kendileri kazanıyor hem de karşılarında olan insana hayatlarında kazanabilecekleri en iyi yaklaşımlardan birini kazandırıyorlar. Peki, böyle durumlarda biz ne yapıyoruz? Karşımızdaki kişiyi yerin dibine sokuyor, onu utandırarak ders vermeye çalışıyor, sonucunda da hem kendimizi hem de başkalarını mutsuz ediyoruz. İşte bu nedenle, suçlayıcı yaklaşımdan bir an önce kurtulmalı, önümüzde yaşamımızı güzelleştirme gibi bir seçeneğimiz varken yanlış yola sapmamalıyız. Empati Yeteneklerini Kullanırlar! Günlük hayatınızda da değil, genel olarak empati yeteneğinizi ne kadar kullanıyorsunuz? Hal ve hareketlerinizi ne kadar ölçüp tartarak belirliyorsunuz? Bir adım atmadan önce o adımın sonuçlarını ne kadar düşünüyorsunuz? “Eh işte” mi yoksa “yok denecek kadar” az mı? Ne yazık ki pek çoğumuz empati yeteneğinden yoksunuz. İlginizi Çekebilir Empatinin Önemini Anlamanızı Sağlayacak 7 Temel Nokta Bu nedenle de ilişkilerimiz başta olmak üzere bir sürü alanda kayıplar veriyor, hiç yok yere acı çekiyoruz. Genel olarak düşüncesizce hareket ediyor, söylediklerimizin nereye gideceğini düşünmeden konuşuyor, kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak bir yere dursun bunu aklımıza bile getirmiyoruz. Sonucunda ise aynı duyarsızlıkla yüz yüze geliyor, insanların ne kadar anlayışsız olduklarını söylüyor, bütün bunların kendi hatalarımızdan kaynaklanabileceği ihtimalini hesaba bile katmıyoruz. Egolarına Boyun Eğmezler! Evet, onlarda da hepimizin sahip olduğu o malum egolardan var ama nezaketi bir yaşam biçimi olarak benimsemiş insanlar egolarına boyun eğmiyorlar. Zaman zaman kendilerini diğerlerinden daha çok bir şey görseler de bununla savaşmayı biliyorlar. Peki, böyle durumlarda biz ne yapıyoruz? Kendimizi dev aynasında görüyor, şimdiye kadar elde ettiklerimize güveniyor ve sık sık bu dünyada sıradan bir insan olduğumuzu unutuyoruz. Dünya sanki bizim etrafımızda dönüyormuş gibi davranıyor, bu yaklaşımımızı hem iş hem de özel hayatımıza yansıtarak farkında olmadan kendimize zarar veriyoruz. Hatta bazen bu ego deliliği bizi narsist biri haline getiriyor. Nitekim bu da bizi derin bir mutsuzluğa ve açlığa sürüklüyor. Kısacası, etrafımızdan gerçekten saygı görmek istiyorsak egolarımızın bizi yönetmesine izin vermemeliyiz. Mütevazi olmayı öğrenmeli, kendimizi bulutların üzerinde görmekten vazgeçmeliyiz. Başkalarının Mutluluğuyla Mutlu Olabilirler! Hayran olduğumuz o kibar insanların öğrenmemiz gereken bir diğer özelliği de bu! Yani onlar başkalarının mutluluğuyla mutlu olmayı biliyorlar Pek çoğumuzun yaptığı gibi insanların gülümseyen yüzlerinden rahatsız olmuyor, başkalarının mutlu yaşamlarına kıskançlıkla bakmıyorlar. Evet evet! Tam olarak bunu yapıyorlar. Efendim? Skim bir başkasının mutluluğundan rahatsız olur mu diyeceksiniz? Büyük ihtimalle çoğu kişi gibi siz de şu anda bunu düşünüyorsunuz. Ama ne yazık ki gerçekler düşündüğünüz gibi değil! İnsanlar mutluluğa o kadar açlar ki hayatından hoşnut olanlara pek de hoş olmayan gözlerle bakılıyor. Daha çok para kazanan, terfi alan, başarılı olan ya da çok mutlu evlilikler sürdüren kişilere karşı içten içe düşmanlık besleniyor. Farkında olarak ya olmayarak! Sayısız insan başkalarının mutluluğuna sevineceği yerde olumsuz duygular besliyor. Kısacası, onlardan biri olmamak için uğraşmalı, başkalarının mutluluğuyla mutlu olacağımız yerde kıskançlık gibi duygularla kendimizi zehirlememeliyiz.
- 0000 Son Güncellenme - 0000 Güncelleme - 0000 kabul eder     Hareket ve zarafet yaÅŸamının temasıdır. Pasiften saldırganlığa doÄŸru giden bir ruhsal durumu olabilir. Hata yaptığında, kabul eder. ÖzeleÅŸtiri yapar. Bekleyip görmek yerine, üzerinde düşünüp doÄŸru zamanda hareket  Sayılar ve Gezegenler ‘1’ sayısı ve ‘Güneş’ yönetir. Önde ve lider olmayı ister. Hırslıdır. Kısıtlanmayı  SaÄŸlık Dans, yoga, koÅŸu ve yürüyüşü tavsiye edilir. Gerekirse vitamin ve mineralleri içeren dengeli bir diyet yapmalıdı  Öneriler Duygularınızı kontrol altına almayı öğrenin. Spontan davranma özelliÄŸinizden ve özgürlüğünüzden vazgeç  Güçlü yanları Zarif, kendisinin farkında,  Güçsüz yanları Sabırsız, deÄŸiÅŸken doÄŸalı,  Bugün doÄŸanlar Mayo KliniÄŸi Vakfı’nın kurucusu Charles Mayo, Romanyalı tenisçi Ilie Nastase, sinema oyuncusu Tom McLoughin, İngiliz yazar A. J. Cronin, Fransız ressam Edgar  Bu yıl sizi neler bekliyor? Bolca hareket, yeni baÅŸlangıçlar söz konusu. İş hayatında da önemli adımlar atabileceksiniz. Planlı hareket etmeye bakı          Â
hatasını kabul etmeyen insana ne denir